İmam Rabbanî (k.s) (1034/1625), bir mürşid terbiyesine girmenin hedefini kısaca şöyle belirtmiştir:
Bir mürşid terbiyesine girmekten maksat; hakiki imana ulaşıp, ilahî emir ve hükümleri muhabbetle uygulamaktır. (İmam Rabbani, Mektubat, I, 207. Mektup.)
“Fena ve beka hallerinin elde edilmesinden asıl gaye “yakin” halinin
hasıl olmasıdır. Bundan başka bir şey düşünmek (Mesela, Allah’ın
kendisine hulûl edip bedenine girdiğini yahut kendisinin Allah’ın
zatında kaybolduğunu, veya ibadetlerin kendisinden düştüğü bir makama
ulaştığını söylemek) dinden çıkmaktır.” (İmam Rabbani, a.g.e, I, 97.
Mektup.)
“Asıl maksat, aşk ve muhabbet değil, kulluktur. Aşk,
cezbe ve muhabbet güzel kulluk içindir. Velayet mertebelerinin en sonu
kulluk makamıdır. Ondan daha üstün bir makam yoktur.” (İmam Rabbani,
a.g.e, I, 30. Mektup.)
“Tarikat ve hakikat menzillerini aşıp
geçmekten maksat, rıza makamı için gerekli olan ihlasın elde
edilmesidir, başka şey değildir!” (İmam Rabbani, ıa.g.e, I, 36. Mektup.)
Büyük veli Ebû Talib el-Mekkî (k.s) demiştir ki:
“Kalbinde Allah’tan başka bir muradın kalmaması için cehd ve gayret et.
Bu murat sende gerçekleşince işin tamamdır. İsterse keramet ve
harikalardan, manevî hal ve tecellilerden sana bir şey verilmesin.”
(Mevlana Safî, Reşahat, 287.)
Tasavvuf, bütün benliği ile Allah
yoluna bağlanmaktır. Bu yol, sünnet-i seniyyeye uymaktan başka bir şey
değildir. Her şeyi ile dinin hizmetçisidir; dinin geçek yönünün
anlaşılmasına ve gerçek haliyle yaşanmasına hizmet eder. Bütün zevkler,
vecdler, keşifler, kerametler, haller, sadece dinin anlaşılmasına destek
ve güzelce yaşanmasına birer delil yapılmalıdır. Bu yolda böyle şeyler
istenmez, beklenmez, düşünülmez.
Mürşid terbiyesi
Ancak bir hikmet gereği verilirse, edeplice alınmalı, mahcup olarak
tevazu ile kabul edilmelidir. Bu şeyler övünmeye değil, şükre sebep
yapılmalı; nefsin keyfine değil, dinin inkişaf ve hizmetine vesile
edilmelidir.
İstikameti ve tek hedefi Allah rızası olan
kimsenin, sünnet üzere güzel kulluk ve hizmet etmekten başka bir arayışı
varsa, aldanmıştır. Niyetini kontrol edip gidişatını düzeltmezse, sonuç
Allah’a değil, ateşe gider.
Allah rızasını elde etmek için,
bir farzı yapmak, binlerce sünnet ve nafileden önde gelir. Amelde önem
sırasını karıştırmak, haram ve farzları hafife alıp, nafile hükmündeki
işlere dalmak, şeytanın bir hilesidir.
İstikamet, niyet ve
amelde Yüce Allah’ın çizdiği yolda gitmektir. Yoksa, bütün sevgiler,
beklentiler ve işler azap sebebi olur. Bu tehlikeden kurtulmanın en
emniyetli yolu, her işinde Kur’an ve sünneti rehber etmek, onu rehber
edenlerin izinden gitmektir. Dinimiz, bize her işte dengeyi öğretmiştir.
Yeter ki, bu ölçüleri öğrenelim.
Yüce Allah’tan gayri her şey,
Allah için sevilirse güzeldir. Bir peygamber veya veli, ancak Allah
için sevilir. Yüce Allah, amelde olduğu gibi, niyet ve sevgide de
istikamet üzere olmamızı emrediyor.
En büyük keramet, bu istikamet üzere dünya hayatını yaşamak ve tamamlamaktır.
İstikametin sonu, Allah rızası ve cennettir. Bundan öte bir devlet ve saadet yoktur.
Duamız şudur:
Ey Rabbimiz! Bizleri hak yoluna ulaştırdıktan sonra, istikametten
ayırma. Kalplerimizi rızandan kaydırma. Bize tarafından bir rahmet ihsan
et, kalbimizi dininde sabit tut. Sen çok acıyan ve çok ihsan edensin.
Allahım senden sevgini, sevdiklerinin sevgisini ve bizi senin sevgine ulaştıracak amellerin sevgisini istiyoruz.
Hamd olsun alemlerin Rabbi Yüce Allah’a.
skip to main |
skip to sidebar
Sultanul Evliya Şeyh Nazım Kıbrısi El-Hakkani El-Rabbani & Sultanul Awliya Sheikh Mohammed Nazim al Kubrusi al Hakkani al Rabbani
0 yorum:
Yorum Gönder